Bu gibi çiftlere baktığınızda mutlu olduklarını -abartılı bir şekilde- göstermeye çalıştıklarını, herkese bunu kanıtlama ihtiyacı içerisinde olduklarını fark edersiniz.
Bu çiftler pahalı bir markadan yaptıkları alışverişi ya da gittikleri lüks bir mekanı göstermezse rahatsız olma eğilimindedirler. Abartılı yemek sunumları yapıp serpme kahvaltıcıları gezmeye bayılırlar. Nerede görseniz tanırsınız onları.
Peki bu gibi çiftler özellikle sosyal medyada neden hep aynı tip paylaşımları yaparlar?
Bu durumun yaşanmasının nedenlerinden biri, sosyal öğrenme yoluyla öğrendiğimiz toplumsal cinsiyet rollerimiz olabilir. Albert Bandura’ya göre ‘sosyal öğrenme’ bizim başkalarından görüp sonra tekrarlayarak edindiğimiz davranışlarımızdır. Yani biz başkalarını gözlemleriz ve onlarda gördüğümüz davranışları taklit ederiz.
Bunun cinsiyet rolleri ile ilişkisine gelirsek eğer; doğduğumuz ve içinde yetiştiğimiz bir kültür var. Büyürken; bu kültürün, toplumun değerlerini toplumun diğer üyelerini gözlemleyerek, taklit ederek doğrunun o olduğunu zannederek öğreniriz. Peki öğrendiğimiz bu toplumsal cinsiyet rolleri neler?
Toplumsal cinsiyet rolleri teorisine göre erkeğe yüklenen bazı roller var (evi geçindirmek gibi) ve kadına da yüklenen başka roller var (anne olmak, çocuk bakmak). Kadınların -geç de olsa- iş yaşamına girdiğini ve bu rollerin bir nebze de olsa kırıldığını düşünebilirsiniz fakat yapılan araştırmalarda kadınların hala çoğu zaman kadınlarla özdeşleştirilen hemşirelik gibi bölümleri/meslekleri tercih ettiği görülüyor. Yani roller değişmedi fakat yeni bir boyuta evrildi.
“Eskiden” kadınlar ev hanımlığı yapar, çocuklarına bakarken kocaları tüm gün dışarıda çalışırdı. Yani kadın, evdeki her şeyle ilgilenirken görünmez bir koca vardı. Şimdi de sosyal medyada, böyle bir hayatı benimseyen bazı kadınlar TikTok, Instagram gibi platformları çok aktif kullanırken, çocukları ile birlikte paylaşımlar yaparken kocaları yine görünmez bir kimliğe bürünmüş durumda.
Öğrenmelerimizin bir kısmını da sosyal medyada ediniyoruz.
Sosyal medya platformlarının gelişmesiyle birlikte fiziksel bir toplum ve kültürden ziyade artık davranışlarımızı belirleyen yeni ve daha etkili bir topluluk var. Örneğin Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yapılan bu araştırmaya göre estetik operasyon geçirme işleminin sosyal medyayla birlikte nasıl yaygınlaştığından bahsedilmiş. Bu araştırmaya göre sosyal medya yaygınlaştıkça plastik cerrahlar ve estetisyenler daha ulaşılabilir hale gelmiş. Ayrıca bireyler sosyal medya ile beraber estetiği bir ihtiyaç gibi hissetmeye başlamışlar.
Tıpkı plastik cerrahinin yaygınlaşması, toplumun her kesimi tarafından ulaşılabilir olması ve bir ihtiyaç olarak hissedilmesi gibi bebiş ve kociş temalı bu çiftlerin hayatları da birtakım genç evliler tarafından bir ihtiyaç olarak hissediliyor olabilir. Olması gereken o diye düşünülüyor olabilir.
Gottman’ın uzun ve mutlu bir evlilik sürdüren üç çift tipinden bahsettiği teorisi, söz konusu çiftleri anlatıyor olabilir.
Gottman’a göre; tutkulu çiftler, onaylayan çiftler ve çatışmadan kaçınan çiftler olmak üzere üç tip evli çift bulunur. Yazımızla ilgili olması itibarıyla çatışmadan kaçınan çiftten bahsedelim. Bu evli çiftler, problemleri hakkında konuşmaktan kaçınarak sorunu çözmeye çalışırlar. Birbirlerine olan ihtiyaçlarını itiraf edemezler. Evliliğin güçlü yönlerine odaklanarak çatışmaları sonlandırmaya çalışırlar.
Lüks hayata düşkünlükleriyle bilinen genç evli çiftlerimize geri dönersek, onlar çoğu zaman abartılı bir şekilde sunum yaparlar. Yaptıkları bu sunumu herkesin görmesi ve duyması için de ellerinden geleni yaparlar. Çünkü evliliklerinin güçlü yanı bu ve sosyal medyada kanıtlamaya çalıştıkları o hayatları olabilir.
Kaynaklar: DergiPark, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü